ÖZET
AMAÇ:
Uterus rüptürü yüksek maternal ve fetal morbidite ile ilişkilidir. Sonuç, Sahra altında kalan Afrika bölgesinde tedavideki gecikmelere bağlı olarak daha da kötüleşmektedir. Bu çalışmada uterus rüptürlerinin sonuçlarını tercih edilen cerrahiye göre değerlendirmeyi amaçladık.
MATERYAL-METOD:
Tersiyer bir referans merkezinde gerçekleşen 15 yıllık uterus rüptürleri retrospektif olarak değerlendirildi ve sonuçları tercih edilen cerrahi yönteme göre araştırıldı.
BULGULAR:
Araştırılan zaman aralığında 21905 doğum oldu ve 131 uterus rüptürü kayıt edildi ve bu da her 167 doğumda bir uterus rüptürüydü. Hastaların önemli bir kısmı okuma yazma bilmiyordu (%71), hiç antenatal bakım almamışlardı ve düşük sosyoekonomik sınıftaydılar (%58.8). Uterus rüptürlerinin çoğu spontan gelişmişti (%64.1), bunu scar rüptürü (%26) ve travmatik rüptür (%9.9) izlemekteydi. Cerrahi tedavi alan 130 olgunun 110 tanesinde tüp ligasyonlu ve tüp ligasyonsuz uterus tamiri yapılırken 20 tanesinde (%15.4) histerektomi yapıldı. Yüzon uterus onarımının 99 tanesi (%90) asistan doktorlar tarafından yapılırken, 20 histerektominin 19 (%95) tanesi tecrübeli konsültanlar tarafından yapıldı. Maternal mortalite %25.2 ve morbidite %94.9 idi ve en sık sebepler sepsis ve anemiydi. Maternal morbidite ve mortalite en sık olarak uterus onarımı grubunda izlenirken subtotal histerektomi grubunda en düşük orandaydı. Toplam 33 maternal ölümün 28 tanesi (%84.8) postoperatif dönemde oluştu.
SONUÇ:
Hastaların hiç antenatal bakım almadığı ve refere edildiklerinde zaten sepsis ve aneminin geliştiği göz önüne alınırsa, bizimki gibi kısıtlı imkanların olduğu yerlerde uterus rüptürünün yönetiminde subtotal histerektomi daha iyi bir seçenek gibi görülmektedir.